Hakkımızda

Bushcraft Türk Bıçağı olarak, Ata zanaatı olan ve tarihe, Türklerin elinden geçerek şekil bulmuş, çeliğin hikayesi ile kendimize bir yol haritası çizdik.

Profesyonel meslek hayatımızda, Endüstriyel Ar-Ge ve danışmanlık hizmeti sunmamızın yanında özellikle Isıl işlem ve prosesleri üzerine sanayinin talepleri doğrultusunda çözüm prosesleri, ürün geliştirme, malzeme seçim kriterlerinin oluşturulması gibi çalışmalarımızı sürdürmekle beraber, yılların verdiği tecrübe ile profesyonel iş hayatımıza ek olarak keyfi olarak da metale ellerimizle hayat veriyoruz, profesyonelce ata zanaatını sürdürüyoruz.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Devlet zanaatkarı olarak tamamen kendi tasarımlarımız olan ve baştan sona her aşaması tarafımızdan mükemmelliyetçilik anlayışı ile üretilen bu eserlerde yenilikçi yaklaşımlar ile kendimizi geliştirmekteyiz.

Tamamen kendi tasarımlarımızı içeren modellerimiz ile makine bitirişi olmadan tamamen geleneksel tarzda elde perdah yapılarak bitirilen ve temel geometri ile teknik verinin harmanlanarak, ısıl işlemi de tarafımızdan özel olarak yapılan gerçek el yapımı bıçak platformunda bu zanaate devam etmekteyiz.

Metalurji ve Malzeme Mühendisi Serkan KUŞÇU tarafından, tasarımları ve el işçiliği gerçekleştirilen bu çalışmalarla mükemmeliyet yakalanmaya çalışılmaktadır.

BUSHCRAFT NEDİR NE DEĞİLDİR?

Bushcraft ABD’de ortaya çıkmış bir akım olup, doğa ve sanat kelimelerinin birleşiminden meydana gelmiştir.  “Doğada hayatta kalma sanatı” olarak da yorumlanabilir. Tabi ki Bushcraft doğada hayatta kalma faaliyeti ise, Survival ne işe yarar veya ikisinin arasındaki fark nedir sorusunun cevabı çok basit. Bushcraft faaliyetinde, kendi tercihleriniz doğrultusunda seçtiğiniz ekipman ile gönüllü olarak doğada vakit geçirirsiniz, Survival da ise, o anda beraberinizde bulundurduğunuz asgari malzeme ile istem dışı olarak bulunduğunuz güç koşullarda, edindiğiniz beceriler ile hayatta kalma mücadelesi verirsiniz.

Bushcraft faaliyetinde bulunan insanlar çevrecidir ve doğaya zarar vermezler, bitki örtüsü ve yaban hayat hakkında temel bilgi sahibi olurlar ve her hava koşulunda doğada bulunmaktan zevk alırlar. Bunun yanında doğada muhtelif ekipman ile ateş yakmayı, farklı barınak şekillerini inşa etmeyi, çeşitli silahlar ve tuzaklar ile avlanmayı da bilirler, onlarca kilometre yürüyüş yapabilecek fiziki güce sahiptirler.

“Bushcraft” kelimesi yerine türkçe terim konamaz mı? Tabi ki konur ancak, uluslararası geçerliliği bulunan Bushcraft kelimesinin sonuna “Türk Bıçağı” kelimelerini ekleyerek kimliğimizi de belli etmişiz.

Bushcraft Türk Bıçağı Nedir?

Bushcraft faaliyetlerinde kullanılan ekipmanda ÇOK önemli bir yeri olan Bushcraft bıçağının nispeten küçük, hafif, sağlam ve ağzı uzun süre keskin kalan özellikleri bulunmasına dikkat edilir. Türkiye piyasasında çeşitli marka ve birbirinden klonlanmış modelleri 130.-TL itibarıyla bulmak mümkündür.

Bizim bıçaklarımız ise ağırlık denge oran hesaplamaları neticesinde yapılan tasarımlardır. Bıçağa ilişkin özel ısıl işlem ve sıfır altı prosesi dahil olmak üzere tüm uygulamalar Bushcraft Türk Bıçağı atölyesinde gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla “Bushcraft Türk Bıçağı (Kayakıran) 3. Nesil” N690 çeliğinden üretilmiş dengeli, hafif, ağız keskinliğini uzun süre muhafaza edebilen doğada kullanılabilecek mükemmel bir üründür.

Türk’ün Çelikle İmtihanı

Cengiz Han zamanında Moğol ülkesine giden Çinli elçiler, çelik işlemeyi bilmeyen Moğol generallerinin, ordularının kılıçlarını Uygur Türklerine ısmarladıklarını yazmışlardır. Kılıcın gerek yapımında gerekse kullanımında tarihi bir geçmişe ve ustalığa sahip olan Türk toplumu bu özelliğini Osmanlılar zamanında da sürdürmüştür.

Süvari bir ulus olan Türklerde kılıcın her kişinin yanında taşıdığı bir araç olması çok doğaldır. Türkler at ve kılıçla tarih boyunca çağlar açmışlar, çağlar kapamışlardır. Kılıç Türklerde kutsal kabul edilmiştir. Demir ve onu eriten ateşin büyük bir ruhsal yönü olduğu kabul edilirdi. Demire büyük saygı gösteren Türkler bu nedenle kılıca da saygı göstermişler, yeminlerini kılıç üzerinde yapmışlardır.

11.Yüzyılda yazılan Kaşgarlı Mahmud un eserinde; demir maddesinde şu açıklamalar vardır; Kırgızlar Yabanku, Kıpçaklar ve öteki Türk boyları yemin edecekleri zaman demirden yapılmış kılıcı kınından çıkarırlar önlerine enine koyar “Bu kök girsin,kızıl çıksın” diyerek yemin ederlerdi. Bunun anlamı sözümde durmasam bu kılıç temiz girsin vücudumdan kanlı çıksın biçiminde idi. Bu suretle ”Demir intikamını alsın” demekti.

Eski Türklerde olduğu gibi Osmanlı Türkleri de yeminlerini kılıç üzerine ederlerdi. Fatih Sultan Mehmet Bosna’daki Latin kilisesine tanıdığı ayrıcalığı doğrulamak için ”Kuşandığım kılıç hakkı için” diyerek güvence vermiştir. Yavuz Sultan Selim de Venediklilere ticaret ile ilgili olarak verdiği izni;”Kılıcım hakkı için” diyerek garanti etmiştir.

Mezarlarına atları ve kılıçları ile gömülmelerini isteyen Türklerin kazılarla sağlanan bulgularında bu tarihsel yönlerini yansıtan bir çok belge ele geçmiştir.
M.Ö. 23-24. Yüzyıl öncesine varan doğu Hun Türklerinin silahlarına ait Çin kaynaklarında geniş açıklamalar vardır. Bir bölümde şöyle denilmektedir: ”Onların hepsi zırhlı süvarilerdi.Uzağa mahsus silahları yay ve oktu, kısa mesafe silahları ise keskin kılıçlar ve mızraktı”.

Kadim Türk kavimlerinin iyi demirciler olduğunu biliyoruz. Destanlarında demirden dağlar eritiyorlar, dokuz atası demirci olmayan kam olamıyor. Mitolojilerinde Demir Hanı var, Kömür Hanı var. Demirden kılıçlar, kalkanlar, zırhlar yapabiliyorlar ve ürettikleri demir eşyaları İpek yolunda satıyorlar.

Yukarıda bahsedilen hususlara istinaden, özellikle son 50 yıldır bu işi bizden öğrenen yabancıların çok gerisine düşülmüş olmasına rağmen bizler gibi bu işe gönül vermiş kişiler sayesinde atalarımızdan miras kalan bu zanaatı hak ettiği yere  taşımaya gönül verdik

(KAYNAK: bilimveteknik.com, Yılmaz KARAHAN)